16 Eylül 2010 Perşembe

Cezmi ERSÖZ Ölürsem Beni Seninle Ararlar Şimdi

ÖLÜRSEM BENİ SENİNLE ARARLAR ŞİMDİ

Bırak biraz daha uyusun yabancı.
Merkezinde değilsin bu hayatın.
Temize çekilmezse hayatın, bil ki şehir seni sonsuza dek yenmiştir.
Onu gittiğin yerde hiç anmayacağına söz ver. Gittiğin yerin buradakinden farklı odluğunu düşünüyorsun; oysa gider gitmez anlarsın ömrün senden önce gitmiştir oraya. İçindeki yabacı senden önce…
Sen yanıtsız sorularından kaçarken o sorular ilk haliyle seni bekler. Burada, yaşadığım ve direndiğim şehirde ertelediğim her soru, gizlediğim her resim, daha derin bir yara, daha çözümsüz bir soru olarak karşına çıkar orada.
Ve sonra herkesin oynadığı oyuna sende katılırsın mutlu görünme oyunu bu her şey harikadır burada insanlar çok keyiflidir, doğa muhteşemdir. Sanki biraz çaba harcasan içindeki yabancıdan kurtulman an meselesidir. Yüzünü mutlu görünme oyununa göre ayarlarsın. Şaşarsın yüz kaslarının bu kadar değiştiğine... Ama zaman geçtikçe yüz kasların yorulur.
İçindeki acıyı saklayamaz olur eğlenceler aptalca olur ve boşluk doldurma çabasıdır.

Ağızlardan akan kanı saklayarak yaşayanlar.
Delice yaşamak isterken, içindeki bir ses o an, neden yaşıyorsun, diye sorunca, ona hiçbir yanıt bulamıyorum.
Aynı anda hem burada hem dünyanın her yerinde olmak istemem gibi bir şey bu. Hayat çok anlamsız çok bayağı ve boş derken belki de magazin dergilerindeki, sonsuza dek nasıl genç kalınır, Başlıklı yazıları büyük bir haz ile okuyorum. Gittiğim her yerde televizyonlar açık. Rengârenk kışkırtıcı, anlamsız, saçma, çekici görüntüler yüzüme ve ruhuma çarpıyor. Durmadan kirleniyorum, durmadan kışkırtılıyorum, durmadan arzu ediyor, lanet kusuyorum. Durmadan birilerini kırıyorum, durmadan özür diliyorum. Durmadan neyi ve niye özlediğimi düşünüyorum. Sınırda yaşıyorum. Her şeyden biraz yaşıyorum. Her yere gitmek isterken derinleşemiyorum. Bu hayatı ne kadar istesem de kulağımın dibindeki uğultu hiç dinmiyor. Hiç bir yere ait olmadığımı hissettiriyor sürgünlüğümü.

ÖLÜRSEM BENİ SENİNLE ARARLAR ŞİMDİ


İşte o zaman, sevgili diye, hayat diye baktığınız her boşluğu artık sizin o yaralı bendiniz doldurur. Nereye, hangi kalabalık şehre gitseniz peşinizden o ıssız o karanlık ormanınızı birlikte götürürsünüz. Nereye gitseniz kendinizi orada kaybolmuş hissedersiniz.

          Sevgili yeğenim Ünal GİRGİN'e paylaşımından dolayı teşekkür ediyorum.Cezmi ERSÖZ'ün insanı en hassas yerinden yakalayan o şahane cümlelerinin arasında kaybolmak, dağılmak, ağlamak ve belkide tekrar toparlanmak için okunası güzel bir kitap