22 Şubat 2010 Pazartesi

LİLİ YAR SEZAİ KARAKOÇ


LİLİYAR


Bu kuklaların kukla olmadığı besbelli
Ne söyledilerse tıpıtıpına gerçek besbelli
Altın saçlarını yana atışı yok mu Lilinin
Lilinin yağdan kıl çekercesine inanışı
Lilinin yağdan kıl çekercesine yaşayışı yok mu
Kuklalar titremesin ne yapsın
Adam konuşmasını bilmezse ne yapsın
Kuklaların kukla olmadığı besbelli
Lilinin çekip gideceği besbelli
Lilinin dönüp geleceği besbelli
Ekmek ha bakkalın olmuş ha Cabaret de Paris´nin
Sen herhangi bir ekmek yiyeceksin işte Lili
Ekmek ne kadar Allahınsa Lili de o kadar Allahın Lili
Yüzün ruhun kadar aydınlık ya Lili
Gönlün soğuk sular güzel aynalar gibi ya Lili
Anladın ya kutunun içinden çıkan mendil
Olamaz Üsküdardan geçeriken bulduğun mendil
-Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Lili
Demek bizi bırakıp gidiyorsun Lili
Sen daima güzeller güzelini bulursun Lili
Sen istesen de taş yürekli olamazsın
Sen daima güzeller güzeli olursun Lili
Demek gideceksin arkana dönüp bakmayacaksın
Hangi kuş hangi şafakta ölecek görmeyeceksin
Öyleyse al bu kürkü bu veda kürkünü Lili
Tüyleri şiirler olan bu mahcup kürkü
Sen daima Sultanlar Sultanı olursun Lili
Demek sen gidiyorsun Lili
Bizi öpmeden mi gideceksin Lili
Lilinin güneşin altında duruşu yok mu
Perdeleri sıyırıp çirkin adamı burnundan yakalayışı yok mu
Eline bavulunu alışı yollara koyuluşu yok mu
Çirkin adamın güzel adam oluşu yok mu
Yaklaşıp onu saçlarından yakalayışı
Uzaklaşıp yollarda yol oluşu yok mu
Lilinin bir tavşan gibi koşuşu
Keklik gibi dönüp bakışı ve yıldırım gibi koşuşu yok mu
Adam da tam o zaman kapıdan çıkmaz mı dışarı
Lilinin adamın boynuna çocukça ve çılgınca atılışı yok mu

Ben konuşmasını bilmem Lili
                                                                 SEZAİ KARAKOÇ

EVET BEN KONUŞMASINI BİLMEM 'LİLİ YAR' BEN SUSMASINI VE AĞLAMASINI BİLİRİM İÇİN İÇİN VE AH ETMESİNİ.YAZARIM AYRICA ARA SIRA VE OKURUM DELİCESİNE ANLAMAK İÇİN DÜNYAYI VE LİLİYİ.


                                                                                    MEHMET ALİ KÜRÜN

18 Şubat 2010 Perşembe

ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK

AYNADAKİ HALİME
Akmayan yaşlarla sıcacık yüzün;
Yavrum,bugün seni pek ölgün gördüm                                                 
Gözünde bir küçük noktadır hüzün,
Neşeni ne bugün, ne de dün gördüm.
Eğri dallar gibi halsiz, yorgunsun,
Birikmiş sulardan daha durgunsun,
Görünmez bıçakla içten vurgunsun,
Seni öz yurdunda bir sürgün gördüm.
Geçti bir cenaze peşinde ömrüm;
Bilemem, vardığın neresi, bugün?
Her gün yürüdüğün kadar yürüdün,
Arkasından kendi ölünün; gördüm.

                          Necip Fazıl Kısakürek

15 Şubat 2010 Pazartesi

MEŞA SELİMOVİÇ DERVİŞ VE ÖLÜM


Benim bulacağım dil, ne daha iyi, ne daha geniş ifade imkanlarına sahip, ne de daha zengin ve zarif olacaktı.Ben elime ve gönlüme öyle uygun bir dil bulmalıydım ki o,içimde kopan fırtınaları ifade edebilecek kapasitede olsun.Ne aradığımı tam olarak bilemiyordum, yalnız nasıl bir dil olması gerektiğini seziyordum .Bulduğum zaman ne aradığımı tam olarak bilecektim, diyor Meşa Selimoviç Derviş ve Ölümün önsüzünde ve devam ediyor


Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? İnsanlara olan sevgimi mi yitirdim , yoksa inancım mı zayıfladı?İnsan şeklini mi, inancını mı ,yoksa ikisini birden mi yitirdim ben?

Ve bu sorgularla kilitliyor beni Derviş ve Ölüme.

Kardeşini kaybettikten sonra yaşamış olduğu iç çelişki ve karmaşıklığı bir nebze olsun anlatabilmek için kaleme alınan bir yaşam öyküsü.Bazen cümlelerin çok uzadığını gereksiz ayrıntılara girildiğini düşündürse de bir bütün olarak değerlendirildiğinde okunması gereken bir kitap olarak bakabiliriz

Evet Derviş ve Ölümde Meşa Selimoviç’in ilgi çekici sözcükleri ve yine üzerinde düşünülmesi gereken felsefi cümleleri var.Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yaşım kırk.İnsan ömrünün en kötü çağı bu.Arzulayabilmek için henüz genç,arzuladıklarımızı gerçekleştirebilmek için ise yaşlanmış sayılırız.

Otuz yaş gençliği hiçbir şeyden hatta kendinden bile korkmayan bir gençliktir.

İnsan demek değişim demektir.Kötülük belirdiğinde ,vicdanın sesini dinlemez olur..


(Bu söz üzerine yazmış olduğum bir yazıyı en kısa zamanda sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili kitap dostları)

İnsan hiçbir vakit emin olduğunu ve geçmiş olan bir şeyin öldüğünü düşünmemelidir.*

Hiçbir şey söylenmiş olmasa bile kadınlar ,kendilerine aşık olanları anlarlar.

Doğumda ebe ne kadar gerekliyse karar verirken de bir dostun yakınlığı o kadar gereklidir

Ve beklide kitabın beni en etkileyen ve üzerinde düşündüren cümlelerini paylaşmak istiyorum


İnsan ağaç değildir.İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır.Bağlılık insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır.Bir yere bağlanmakla insan ,uygun olmayanlar dahil ,bütün şartları kabul etmiş ve kendisini bekleyen belirsizlikle kendi kendini korkutmuş olur.Değişiklik ona terk etmek elde ettiklerini yitirmek gibi görünür .İşgal ettiği yerlere gelip başkasının yerleşeceğini kendisinin de her şeye yeniden başlamak zorunda kalacağını sanır.Aynı yerde kaldıkça ya katlanır,ya saldırır.


AMA NEREYE NASIL GİDEBİLİR İNSAN .


EVET BENDE ŞİMDİ SİZLERE SORUYORUM NEREYE NASIL GİDEBİLİR İNSAN..

                                                                                      Mehmet Ali KÜRÜN

11 Şubat 2010 Perşembe

ESRA ELÖNÜ-GUZEL BİR YAZI


                           Seni cihadla aldım chat'le boşuyorum mücahidem

Bu sitelerin islamla hiçbir alakası yok! Bir tıkla evlendim, boş ol butonunu üç kez tıklar kurtulurum komedisine benzer bir oyun alanı bu site dediğiniz derme çatma yeşil sahalar!
                                                                                                  Rumuz: Yeşil puding.
_ ilk chatleşmemizi hatırlıyor musun rumuz ebabil tüyü.
_ Hatırlıyorum rumuz kurşunsuz yürek
_ Klavyemin tuşları Allah’ı zikrediyordu ve ben aşka geliyordum.
_ Hatırlamaz mıyım fazla yüklenmeden bilgisayar çökmüştü.
Feride, yeşil puding kıvamına gelmiş adamların chatte ihlaslı fıstık arayışına ve bu arayışı cihat adı altında yeşillendirerek aşk harbine dönüştürmelerine başına da italik Arapçayla “İslami”sini kondurmalarına şaşırıyordu.
Bu kimliksiz romantizmin çamurunu tebliğ standartlarına eriştirmiş yürek insanlarının(!) üçüncü sınıf çiğ arabesk rumuzlarla aşkın damarına intikal edişlerine tav olup av olmadıklarını zanneden saf kızlara bakıyordu feride.
İslama erişim hizmeti için 1’i değil birini tuşlayın edebiyatını üstlenecek çok yağız evli sazanlar olacağı için, açıkta kalacak nice kadrolu ihanete uğrayan kadınların ölen onurlarını da mahallenin imamına yıkatır bu sanal cenazeyi kaldırırsınız.
Bu sitelerin islamla hiçbir alakası yok! Bir tıkla evlendim, boş ol butonunu üç kez tıklar kurtulurum komedisine benzer bir oyun alanı bu site dediğiniz derme çatma yeşil sahalar! Dünya ahiret bacımsın rumuzunun altında yatan, sanal aşk teneffüsü, saf kızlar tarafından din dersi zili olarak algılansa da bu sitelerin içine din cilası çekmek İslami değer yargılarının boynunu vurmak demektir.
Anlayacağınız zinayı engellemek için tarafların cinsiyetlerini örtmek daha vurgulu bir komediye dönüşür ki bu durumda yine iki tarafın kalp gözlerinin açık olması gerekir, metafizik palazlanma sırasında nice sakatlıklar çıkabilir sanal alemin Ayşe’si gerçek alemin Ali’si olabilir ihtimalini de gözünüze sokmak gerekir ki o kadarına karışmak ta bu çok özel birlikteliğe(!) beni maydanoz kılar, benim ki ormanda kaybolmanızı engellemek adına küçük yeşil vurgu olmaktan öteye geçmez diyordu feride!
Yani “izdivacınızın sanalına talibim” modunun sonuçlarına katlanacaksanız işte site işte rumuz! Yok efendim biz dini literatürü bilmek istiyoruz deyip saf damgayı alnınızın ortasına yiyecekseniz, “ mücahitlik oturum açmakla olur” diye bağıran adamların ihlas pıtırcığıyız diyecekseniz islama bir şey olmaz reseti siz yersiniz.
                                                                                                                       Esra ELÖNÜ

3 Şubat 2010 Çarşamba

William Shakespeare sonelerden bir sone benden size

23. SONE

Bir acemi oyuncu nasıl beceriksizse

Sahnede korkusundan donakalmış dururken

Nasıl fazla duyguya kapılınca bir kimse

Zayıflarsa yüreği gücünden kudurken,

Benim de bu korkuyla guvensizlikten işte

Sevgi törenindeki duam aklımdan çıkmış,

Sevgimin gücü beni paramparça etmiş de

Aşkın bütün yükünü omuzlarıma yıkmış.

Öyleyse kitaplarım söylesin güzel sözler,

Sussun dilli gönlümün dilsiz laf ebeleri,

Onlar sevgi dilenir, ama bir çıkar bekler;

Gönlün sözü, bollukta hepsinden çok ileri.


Sessiz aşk ne yazmışsa onu oku ve öğren,

Aşkın ince aklıdır gözlerle duyup bilen...