15 Şubat 2010 Pazartesi

MEŞA SELİMOVİÇ DERVİŞ VE ÖLÜM


Benim bulacağım dil, ne daha iyi, ne daha geniş ifade imkanlarına sahip, ne de daha zengin ve zarif olacaktı.Ben elime ve gönlüme öyle uygun bir dil bulmalıydım ki o,içimde kopan fırtınaları ifade edebilecek kapasitede olsun.Ne aradığımı tam olarak bilemiyordum, yalnız nasıl bir dil olması gerektiğini seziyordum .Bulduğum zaman ne aradığımı tam olarak bilecektim, diyor Meşa Selimoviç Derviş ve Ölümün önsüzünde ve devam ediyor


Şimdi ben neyim? Ödlek bir kardeş mi, yoksa inançsız bir derviş miyim? İnsanlara olan sevgimi mi yitirdim , yoksa inancım mı zayıfladı?İnsan şeklini mi, inancını mı ,yoksa ikisini birden mi yitirdim ben?

Ve bu sorgularla kilitliyor beni Derviş ve Ölüme.

Kardeşini kaybettikten sonra yaşamış olduğu iç çelişki ve karmaşıklığı bir nebze olsun anlatabilmek için kaleme alınan bir yaşam öyküsü.Bazen cümlelerin çok uzadığını gereksiz ayrıntılara girildiğini düşündürse de bir bütün olarak değerlendirildiğinde okunması gereken bir kitap olarak bakabiliriz

Evet Derviş ve Ölümde Meşa Selimoviç’in ilgi çekici sözcükleri ve yine üzerinde düşünülmesi gereken felsefi cümleleri var.Bunlardan bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yaşım kırk.İnsan ömrünün en kötü çağı bu.Arzulayabilmek için henüz genç,arzuladıklarımızı gerçekleştirebilmek için ise yaşlanmış sayılırız.

Otuz yaş gençliği hiçbir şeyden hatta kendinden bile korkmayan bir gençliktir.

İnsan demek değişim demektir.Kötülük belirdiğinde ,vicdanın sesini dinlemez olur..


(Bu söz üzerine yazmış olduğum bir yazıyı en kısa zamanda sizlerle paylaşmak istiyorum sevgili kitap dostları)

İnsan hiçbir vakit emin olduğunu ve geçmiş olan bir şeyin öldüğünü düşünmemelidir.*

Hiçbir şey söylenmiş olmasa bile kadınlar ,kendilerine aşık olanları anlarlar.

Doğumda ebe ne kadar gerekliyse karar verirken de bir dostun yakınlığı o kadar gereklidir

Ve beklide kitabın beni en etkileyen ve üzerinde düşündüren cümlelerini paylaşmak istiyorum


İnsan ağaç değildir.İnsanın mutsuzluğu bağlılıktır.Bağlılık insanın cesaretini yok eder, kendine güvenini azaltır.Bir yere bağlanmakla insan ,uygun olmayanlar dahil ,bütün şartları kabul etmiş ve kendisini bekleyen belirsizlikle kendi kendini korkutmuş olur.Değişiklik ona terk etmek elde ettiklerini yitirmek gibi görünür .İşgal ettiği yerlere gelip başkasının yerleşeceğini kendisinin de her şeye yeniden başlamak zorunda kalacağını sanır.Aynı yerde kaldıkça ya katlanır,ya saldırır.


AMA NEREYE NASIL GİDEBİLİR İNSAN .


EVET BENDE ŞİMDİ SİZLERE SORUYORUM NEREYE NASIL GİDEBİLİR İNSAN..

                                                                                      Mehmet Ali KÜRÜN

0 yorum: