28 Ocak 2010 Perşembe

Mehmet Ali KÜRÜN İstanbul'a usul usul kar yağıyordu,yağmur beklerken

İSTANBUL’A USUL USUL KAR YAĞIYORDU, YAĞMUR BEKLERKEN


Ben gizli bir hazineydim bilinmeyi istedim ;diyor yüce yaradan. Bu sözü düşünürken gecenin dört buçuğunda benimde aklıma geldi, ben gizli bir viraneydim bilinmeyi istedim, diye geçti aklımdan. Paylaşma ihtiyacı hüznü, sevinci, mutluluğu, acıyı, kederi, hayalleri. Peki neden paylaşma ihtiyacı duyar insan, acizdir çünkü zayıftır, yalnızdır evet yalnız gelmiştir dünyaya adem’de yalnız gelmemiş miydi dünyaya ve hediye olarak Havva verilmemiş miydi yalnızlığına. Debelenip dururken yatakta çıldırasıya uyumak isterken, düşünceler sarmıştı kafatasımı, kalbime ağır bir taş koymuşlarda mengeneye almışlardı sanki şekil vermek istercesine, dışarıda hafiften kar yağmaya devam ediyordu halbuki hafif yağmurlu diyordu meteoroloji tutturamamıştı yine eee Yaradan’ın işine karışılmaz. O kar derse kar yağmur derse yağmur peki ben ne kadar tutturabildim hayatımdaki olmasını istediklerimi yada sen .Evet sen sen arkadaş sen kaç kere sorabildin bu soruyu kendine çok defa değil mi.Tanıyor musun kendini.Viraneliğini paylaşmak istedin mi yada bir kale gibi sağlamlığını, yoksa Alamut kalesi gibi ulaşılmaz ,korunaklı ve sisli misin tanınmayı istemeyerek.Alamut gibi bir kalede olsan yahut yıkık virane, bilinmeyi isteyebilir misin her şeyinle .Evet ben bu gece gecenin bu karlı dört buçuğunda ben bir virane miyim yoksa Alamut Kalesi mi ,yoksa bir fedaimi yada aciz bir kul mu soruları içerisinde debelenip dururken yatağımda .Sen ne yapmaktasın gecelerde, hangi yalnızlığa kanat çırpmakta hangi faydasız iş peşindesin.Zaman denen o sınırlı ‘şey’ i nasıl kullanmaktasın .Arapçada ‘şey’ bilinmezler için kullanılırmış ve batıya xay şeklinde geçmiş ve zamanla x olarak kullanılmaya başlanmış ve denklemlerdeki bilinmeyen x olmuş zamanla.Evet neden mi bu bilgiyi verdim çünkü zaman koca bir X yani şey ne geçmiş ne gelecek hepsi X.Bilinmeyenlerin içinde sürüklenip giderken sen uyuya dur sorgulama, sorma görevlerini hatırlama ve hatta Yaradan’a verdiğin sözü de unut Kâlû Belâda.Kitap okumayı boş zaman işi olarak gör face’te kaç arkadaşın olmuş onunla ilgilen .Evet ben bir viraneyim ama elbet bir gün bir Anka kuşu gibi kendimi küllerimden onarabilirim, kendimi küllerimden yaratamasam da.Peki sen nesin sen kimsin hadi lütfen sor bu soruyu kendine cevap ver kendine sonrada ne yap biliyor musun ben buyum diye kendini tanıttığın kişileri ara ve özür dile aslında ben buydum ama seni kandırdım de .Yada dur sen önce kendinden özür dile kendini kandırdığın için ondan sonra nemi yap kendin ol lütfen kendin ol ve hiçbir günün muhasebesini yapmadan yumma gözlerini günlük ölümüne .Elbet gelecek gerçek ölüm ve dayanacak kapına ÖLMEK ne büyük rahmet değil mi.Ne diyor Üstad Necip Fazıl :

Ölüm güzel şeydir, budur perde ardından haber
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber

Evet ölüm var ve biz bu haldeyiz ya ölüm olmasaydı ne olurdu halimiz bir düşünsenize .Karların hafif hafif düşüşüyle beynimden yüreğime oradan da dizelere dökülen bu cümleleri paylaşmak istedim sizlerle siz karar verin bir virane miyim yada Alamut gibi bir kalemi.Yılmaz Erdoğan’ın bir şiiri geldi aklıma Ankara ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu ve belirli bir saatten sonra dışarı çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.Ne güzel bir ifade değil mi şair olmak böyle bir şey.Bende bir mesajla son vereyim sözlerime

İstanbul’a usul usul kar yağıyordu meteoroloji uzmanlarının yağmur yağacak demesine rağmen .Ve günün muhasebesini yapmadan uyumayın diyordu Mehmet Ali :

Sevgiyle kalın ve kitap okuyanlara yeter kafayı yiyeceksin demeyin lütfen kitap okumayla kafayı yiyen görmedim ama okumayarak yiyen gördüm. Mesaj iki oldu ama olsun  hoşgörün saat sabahın beşi
                                                                                         

                                                                                          Mehmet Ali KÜRÜN



0 yorum: